26 Ağustos 2017 Cumartesi

Komşuluk İlişkileri

Mutlaka her yıl "Komşuluk İlişkileri" hakkında bir deneme okuduğum olur. Bile isteye de bulmam o yazıyı. Birden bire karşıma çıkar bende okuyuveririm. Bu konu çok mu revaçta bilmem ama bildiğim bir şey varki o da denemelerin neredeyse hepsinde anlatılan şeyin aynı olduğu: "Günümüzde artık eskisi gibi komşuluk ilişkileri yok. Kimse, kimsenin yüzüne bile bakmıyor." 

Katılmıyorum.

Çünkü bu konuda bir yazıyı ne zaman okusam, şöyle bir çevreme bakıyorum. "Yok kardeşim, komşuluk ilişkileri falan bitmemiş." diyorum. Evet, belki eskisi gibi değil ama hepten de bitmemiş. Yani, en azından bizim apartmanda. 



Evlere gidip gelmeler olsun, yardımlaşmalar olsun gayet güzel işler komşuluk bizim burada. Hatta yalnızca yetişkinler değil, gençler ve çocuklarda bu kervanda bulunur. Keza bende.

Mayalık yoğurt mu lazım? Huriye Teyze'ye çık, o verir. 
Maydanoz mu yok? Bir koşu Elif Abla'na sorda gel hadi. 
"Anne Hatice Teyze patlıcan istiyor."  "Buzdolabından çıkarda ver kızım."

İşte aynen böyle bizim apartman. Hatta bazen yan apartmanlardaki komşularla bile bu sohbete girenler olur. 
Sizi bilmem tabi ama bizim komşuluk ilişkilerimiz 'bu dönemde bile' güzel. Ve böyle sürdükçe asla komşuluk ilişkilerinin bittiğine inandıramazsınız beni. 

Güzel bir karikatürle sonladırıyorum yazımı. :D



Hoşçakalın... 


25 Ağustos 2017 Cuma

Anthony Burgess Otomatik Portakal Kitap Yorumu

Kitap Adı: Otomatik Portakal
Özgün Adı: A Clocwork Orange
Yazar: Anthony BURGESS
Yayıncı: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

“Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...” diyor Bay Burgess ve bu sözüyle kitapta değindiği konuyuda aktarmış oluyor bizlere. Yani eğer bir insanı, o kişi istemediği halde zorla iyilik yapan birine dönüştürürsek bunun nasıl sonuçlar doğurabileceğini anlatıyor. Bunu yaparken "hükümet" kavramını da eleştirmiş oluyor.



Kitabın konusu:

Henüz lise zamanlarında olan 4 kanka; Alex, Pete, Georgie ve Dim. Hikayenin başrolü de Alex. Bu dört kanka geceleri sokaklarda serserilik yapan, dehşet saçan, ahlak, erdem bilmeyen bir çete. Yapmadıkları pislik, işlemedikleri günah yok. Ve bunu yaparken en ufak bir pişmanlık belirtisi bile göstermeyen tipler. Bir gece yaşlı bir teyzenin evini soymak için anlaşıyorlar. Planları da şöyle: Alex pencereden eve girip bahçe kapısını açacak, böylelikle diğerleri de içeriye girmiş olacaklar. Ancak, hiçbir şey planladıkları gibi gitmiyor. Alex yaşlı kadını öldürüyor ve hapsi boyluyor. Romanın ana noktası da bu şekilde başlamış oluyor.


Yorumum:

Romanın karakterleri, konudan da okuduğunuz üzere hiçbir şekilde masum değil. Soygun, adam öldürme, tecavüz her halt var. Özellikle kıza tecavüz ettikleri bölümde kitaptan soğudum. Hoş değildi, hiç hoş değildi. Birde bunu yapanların 14-15 yaşlarında kişiler olması... Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Yazarın olayları anlatışı güzel, üslubu güzel değil. Kitap baştan sona argo kelimelerle dolu. Sözün özü Otomatik Portakal'ı sevmedim. Birine önereceğim bir kitap değil yani. Ancak, siz ne düşünürsünüz bilemem. 


Spoiler!

Dr. Brodsky karakterinin Alex'i çağrışım metodu ile eğitmesi değişikti. Güzel bir metod mu, yoksa kötü bir metod mu karar veremedim ama. Aşikar olan tek şey, kitapta da aktarıldığı gibi, bu metodun kendini kötülüğe adamış kişiler üzerinde işe yaramayacak olması.

Kitabın sonunda Alex'in artık büyüdüğünü farkedip, azda olsa aklının başına gelmesi iyi oldu. Yazarın bu şekilde bitireceğini düşünmemiştim. 


Hoşçakalın... 

7 Ağustos 2017 Pazartesi

Shopping King Louis Yorum ve Replikler

Sevdiği kızın kendisine verdiği ilk bozuk parayı saklayan bir adam düşünün... 

Dizinin konusu için hemen şuraya bakabilirsiniz.

Detaylardan önce,
>Güzel, çerezlik bir diziydi. İzlemeye değer yani. İzlemek isterseniz izleyin, seversiniz.
>Dizi gayet iyi başlayıp iyi de ilerledi fakat bir yerden sonra tıkandı, devam ettiremediler diziyi.
>Sırf Seo In Guk için başlamıştım diziye. İyi ki başlamışım, söylemiştim namcayı Love Rain Ve Master's Sun'dan biliyorum. Fakat bu iki dizide de çok ön planda değildi kendileri. Ama Shopping King Louis'de tek başına aldı götürdü diziyi! Dur diyene aşk olsun.
>Nam Ji Hyun'da iyi iş çıkarmış ama Seo'nun yanında sönük kalmış haliyle.
>Secret Garden'ın Oska'sı Yoon Sang Hyun'un Shopping King Louis teklifini kabul etmesine anlam veremedim. Ona böyle 2. erkek halleri yakışmamış çok.
>Kötü karakterlere kötü denilemezdi. Ma Ri bile ilk birkaç bölüm hariç şeker bir karakterdi.
>Sosyal statü farkının hiç bahsedilmemesi güzeldi. Sonlara doğru Louis'in biyükannesinin ikilinin ilişkisine izin vermeyeceğini düşünmüştüm.
>Dizideki animasyonlar hoştu. Bunun gibi;

Ya da bunun gibi. 
 

>Louis'in biyükannesini ve onun Louis'e sürekli "My precious" yani kıymetlim demesini çok minnoş buldum. 
>Bok Sil'in kaldığı mahallenin görünüşünü sevdim. Öyle bir yerde kalmak güzel olurdu bence. 

>Çeviri için Laktikasit'e teşekkürler. 

Uyarı: Buradan sonrası spoiler içerir!

Okurken dinlersiniz diye sevdiğim OST'ları bırakıyorum şuraya.












>Dizinin başından sonuna kadar Louis'in dilinden düşürmediği şu "Güven bana." cümlesi ile başlayacağım. Zira Louis Bok Sil'e habire bunu söylüyordu. Üstelik söylediklerini yapacak belli bir dayanağı olmadığı halde!

>Bok Sil'in neden hep Louis'e güvendiğini düşünürken finalde bunun cevabını da vermiş oldu. Bence çok güzel bir cevaptı. 

>Bok Sil'in de daima arkasında durduğu bu söz çok anlamlı. Güzel bir detaydı. 
 



>Louis çok tatlıydı! Mimiklerini görünce insanın oraya gidip yanaklarını sıkası geliyordu be. Çok sevdiğim bir karakter oldu. Bir de ilk seven Bok Sil değilde o olunca daha bir bağladı kendine. Her zaman dizilerde ilk sevenin erkek olmasını tercih ederim çünkü.


>Sadece tatlı değil romantikti de beyimiz. 

  Bunu söyleyenin kız olması gerekmez mi? :D 




Bu 'turuncu gül' olayı da gayet hoştu. 


>Louis ve Bok Sil birbirlerine yakışıyorlardı. Pek şirindiler! Ama Louis Fransa'ya gideceğinde Bok Sil ağlamaktan başka bir şey yapmadı ya ona biraz içerlemiş olabilirim. 


Bu sahne en güzel sahneydi. <3

>Bok Sil'in Louis'in alışveriş yapıp durması karşısında büyük bir sabır göstermesini hayretle izledim. Zira ben onun yerinde olsam Louis'i evden kovardım. Bir yere kadar sabretsem bile tam olarak şu sahnede bendeki ipler kopmuş olurdu. Masum masum bakmasına falan da kanmazdım valla! 


>Bok Sil dizinin başlarında çok çirkindi. Sonradan kendine güzelce çeki düzen vermesine sevindim. Bakınız, sırayla fotoğraf çekimlerinden Bok Sil'in değişimi. 
Burada az gülmedim. :D Sözde iyi bir kuaföre gitmişlerdi. 
 
 

>Kendi deyimiyle Uzun Bacaklı Ahjussi'miz Cha Joong Won'da dizide etkili bir karakter idi. Özellikle genzinden çıkardığı 'ıhım' sesine bittim. Louis ile olan kıskançlık tabanlı diyalogları, finalde Bok Sil gibi ona birşey satmaya çalışan kızdan hoşlanması güzeldi. 

Kendisini övmeyi seven,  

    İradesine hakim olamayan, 
 Burayı da böyle bir caps yapayım dedim. :D

Yeri geldiğinde olgun olmayı da bilen biriydi. 

Secret Garden'a yapılan bu gönderme hoş bir detaydı. 


>Bir de Kahya Kim ile Busanlı Balta Kahya Heo çifti vardı ki pek güzel bir çiftti.        


Bunların dışında:
>Louis'in Bok Sil'i ilk kez TV'de görüp mucizevi bir şekilde etkilenmesi, 2. hafıza kaybı numarasında Bok Sil ile tanışmalarını yeniden canlandırmayı amaçlaması, katilin giydiği ayakkabı hakkında ipucu vermesi ve katilin bu sayede yakalanması, Bok Sil'in de ilk başlarda Louis'i yanından ayırmaması ve onu koruması güzeldi. 
>İkisi Bok Nam'ın öldüğünü öğrendikten sonra ağladılar ya ona az üzülmedim. Seo ile Nam duyguyu iyi yansıtmışlardı. Sonradan Bok Nam'ın aslında ölmediğinin ortaya çıkması beklenmedikti. Senarist iyi tersköşe yaptı. 
>Finalde kaçırılma olayı olmasaydı iyiydi. 
>İkilinin küçükken karşılaşmış olmaları da gereksizdi. Herhalde senarist artık bir şey bulamadığından böyle bir olay yazmış. 
>Evlenseler güzel olurdu. O kadar lafı geçmişken hemde. Ama yinede güzel bir finaldi. 
>Birde polis memurumuzu bırakıyorum buraya. Zira bana pek sempatik geldi. 

*Bunlar da diziden ekran fotoğrafını çektiğim güzel manzaralar. Sizin için bırakıyorum buraya. 

 



Diğer replikler 
*1*
 Bu gerçek midir sizce? 

*2*
 

*3*
 

*4*
 
Kleopatra Ahjumma'ya katılıyorum! :D


Evet, artık söz sizde. 

Hoşçakalın... 




                                                    

5 Ağustos 2017 Cumartesi

Strong Woman Do Bong Soon Konusu ve Oyuncuları

“İçimde bir hulk var!”


Konusu

Dizi, fiziksel olarak güçlü bir kadın olan Do Bong-Soon ile bir CEO olan Ahn Min Hyuk arasındaki aşkı anlatmaktadır. Do Bong Soon'un olağanüstü güçlerine tesadüfi bir şekilde tanık olan Ahn Min Hyuk onu koruma olarak şirketinde işe alır çünkü bir süredir tehdit telefonları almaktadır. Bong Soon ile birlikte kendisini tehdit eden kişinin kim olduğunu bulmaya çalışır. 

Oyuncular

Başrol kızımız Oh My Ghost ile kalpleri kazanmış olan Park Bo Young. 

Başrol erkeğimiz ise benim The Heirs'den bildiğim Park Hyung Sik.

İkinci erkeğimiz de Moon Lovers, Doctors ve Lunch Box'tan bildiğim Ji Soo.

Yönetmen: Lee Hyeong Min
“Sorry I Love You, 
Winter Sonata, 
Postman To Heaven”
Senarist: Baek Mi Kyeong
“My Love Eun Dong,
Woman of Dignity”
Kanal: JTBC
Tür: Fantastik, Romantik, Komedi
Bölüm Sayısı: 16
Yayın Tarihi: 24 Şubat, 2017
Ülke: Güney Kore


Fragmanlar



 





Hoşçakalın... 



Empress Ki Konu ve Oyuncular


Empress Ki Konusu

Dizi, aslında bir Goryeo'lu olan Nyang'ın Yuan'da oldukça nüfuzlu bir Kraliçe olmasını, 
bu evrede yaşadığı zorlukları ve aşkı konu almaktadır.

Oyuncuları

Ha Ji Won'u yalnızca Secret Garden'da izlemişim. 

Ji Chang Wook'u sadece Healer'da izlemişim. Ki kendisini o dizide pek bir sevmiştim. 

Joo Jin Mo'yu ise ilk kez bu dizide izledim. Kendisi bu sene içerisinde başlayacak olan Bad Guys 2 dizisinde oynamaya hazırlanıyor. 


Tür: Tarihi, Siyasi, Romantik, Melodram 
Bölüm Sayısı: 51
Yayın Kanalı: MBC 
Yayın Süresi: 28 Ekim 2013 -15 Nisan 2014
                                     Senaristler: Jang Young-Cheol, Jung Kyung-Soon 
“Empress Ki, Incarnation of Money,
 History of the Salaryman, Giant, 
The King Dae Joyoung”


Fragmanlar 



  




Hoşçakalın...